Çok Evlilik


Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

Babil Hukuku: Hamurabi kanunlarına göre, zevce çocuk doğurmazsa veya ağır bir hastalığa tutulursa, koca odalık alabilirdi.

Çin Hukuku: Kocanın serveti müsait olursa, ikinci derecede zevceler alabilirdi. Şu kadarki, bu kadından doğacak çocuklar, birinci ve asıl zevcenin çocukları sayılırdı.

Eski Brehmenler: Vichnou kitabına göre, erkekler bulundukları sınıflara göre bir, iki, üç veya daha fazla kadınla evlenebilirdi. Apastamba kitabında ise, bu konuda tahdit vardı, kadın vazifelerini hakkıyla yerine getirebiliyor ve erkek çocuğuda oluyorsa, koca ikinci bir kadınla evlenemezdi. Manu düsturlarında, bir adam, ilk zevcesini kendi toplumsal seviyesinde seçmesi  lazımdı, ikinci zevcesini, daha alt tabakalardan alabilirdi.

Eski İran : Çok evlilik kabul edilmişti.

Roma Hukuku : Odalık almak, kanuni nikah olmaksızın yaşamak vardı.

Kitab-ı Mukaddes : Eski Ahid'de Davud a.s. bir çok kadınla evlendiği zikredilir. Eski  Ahid'de çok evlilikten bahseden başka yerler de vardır. Musevilikte de çok evlilik vardı.

Yeni Ahid'de (İncil), birden fazla kadınla evlenmeyi yasak eden bir madde yoktur. Ancak tek zevce ile yetinbmenin iyi olacağına dair tavsiyeler vardır. Birden fazla evlenme, Hristiyanlık aleminde XVI. asra kadar normaldi.

İslam'dan Önceki Arabistan: Çok evlilik konusunda hiç bir tahdit ve sınır yoktu. Erkek istediği kadart kadınla evlenebildiği gibi, aralarında zevce değişimi  bile olurdu.

İslam'da Çok Evlilik

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."
(Nisa Suresi / 3)
 
Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2,3 nihayet 4 kadınla  evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Ancak bu izin, kadınlar arasında tam bir adalet yapmaya bağlanmış, Bir tek zevce ile yetinmenin, adalete  en yakın ve en doğru yol olduğu belirtilmiş; adaleti yerine getiremeyeceğinden  korkanın, tek kadınla yetinmesi emredilmiştir.

Çok Evlilik Konusunda İslam Prensipleri

1) Adetin sınırlandırılması : Cahiliye devrindeki  erkeğin hudutsuz evliliğine sınır getirilmiş. Bu ayetin nuzulünden sonra Resulullah'ın emriyle 4'den fazla hanımı olanlar, fazlalarını boşadılar.

2) Eşler arasında adaletin gözetilmesi : Zevceler arasında adalet, yedirme, içirme, giydirme, barındırma, kocalık muamelesi, sevgide gösterilecektir. Yalnız şu varki, insanın sevgi hususunda tam bir eşitlik gösterebilmesi, imkansız denecek kadar zordur. Kadının çeşitli  fiziksel ve ruhsal özellikleri sevginin derecesindeki  farklılıkları meydana getirecektir. Erkek ne kadar eşitlik konusunda çaba harcasa da bunu başarması imkansız derecesindedir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."
(Nisa Suresi / 129)

Bu ayet-i kerimeyle Cenab-ı Hak erkekleri kadınlarına sevgi ve muhabbet hususunda mutlak bir eşitlik göstermekten afvetmiş. Sadece erkeğin bir tarafa bütün bütün meyledip ötekinden yüz çevirmesini yasaklamış, elinden geldiği  kadar eşit davranmaya çalışmasını emretmiştir. Bir hadis-i şerifte bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"İki zevcesi olup da birine tamamen meyledip diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde, bir yanı felçli olarak gelir."
(Hadis-i Şerif)

Kadın yaratılışı itibariyle erkeğini normal şartlar altında ikinci bir kadınla paylaşmaya razı olmadığı gibi, hiçbir kadın da mecbur kalmadan evli bir erkekle hayatını birleştirmek istenmez.

Çok evliliğin hak olduğuna inanmak imanın gereğidir. Ancak, buna inanmak kadının, kocasının kendi üzerine evlenmesini onaylayarak rıza göstermesi, tasvip etmesi zorunluluğunu getirmez.

Hiçbir mümin babadan da kızı üzerine damadının ikincisi, üçüncüsü veya dördüncü kadını almasını olgunlukla beklenemez. Kadının kıskançlık fıtratı ve  babalık şefkati buna engeldir. Nitekim:

Peygamberimizin kızı Hz.Fatıma, kocası Hz.Ali'nin ikinci bir kadınla evlenmek istemesine karşı çıkmıştır. Peygamberimizin terbiyesinde büyüyen Hz.Fatıma'nın, kocasının ikinci evliliğine karşı çıkması caiz olmasaydı. Allah Resulü onu ikaz eder, kocasının arzusuna boyun eğmesini emrederdi. Halbuki durum öyle olmamış, bilakis kızının üzüldüğünü  gören Allah Resulü, damadı Hz.Ali'nin bu arzusundan vazgeçmesini istemiş, eğer vazgeçmezse ancak Fatıma'yı boşadıktan sonra evlenebileceğini bildirmiştir. Hz.Ali'nin Fatıma'nın üzerine evlenip onu üzmesine razı olmamıştır.

Allah resulünün bu davranışında, müslüman kız ve babalarının damadın ikinci  evliliğine karşı çıkabilecekleri hususunda ruhsat vardır.

Sözün özü: İslam çok evliliği ne emir ne de tavsiye etmiştir. Sadece bazı zaruri  hallerde müsaade etmiştir. Zaten yukarıdaki olayı naklettikten sonra diyecek bir şey olmasa gerek.


Kaynaklar:

1) Bu yazının hazırlanmasında büyük ölçüde, Sayın Mehmet Dikmen tarafından kaleme alınan "İslamda Kadın Hakları"  eserden yararlanılmıştır.
2) Elmalı Tefsiri

Kur’an, Tevrat ve İncil’de çok eşlilik


Yakup Yılmaz

Kuran, tek kadınla evliliği tavsiye eder; sınır olarak da dört eş ile sınırlar:

”Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın.”(Kuran, 4/3) ve ”Üzerinde düşünüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz.” (Kuran, 4/129)

Yani buradan da açıkça anlayacağınız üzere, Kuran tek eşliliği öneriyor.

Hz. Âdemve Hz .Havva’da tek eşli bir yaşam sürdürdüler. Allah, bir Âdem için bir Havva yarattı! Buradan da tek eşitlik sonucu çıkıyor.

Kuran’ı okuyup düşünürken, bulunduğunuz anı sadece düşünmeyin; çünkü O çağlar üstü bir Kitap’tır!

İkinci Dünya Savaşısonunda, Almanya’da evlilik çağındaki bir erkeğe, yine evlilik çağında olan 3 kadın düşüyordu. Erkekler savaşta ölmüş, nüfus dengesi bozulmuştu. Eğer bir erkek bir tane kadınla evlense, diğer iki tane kadın ne yapacak? Onların da çocuk sahibi olmak, yuva sahibi olmak hakları!

Erkeğin kadına ihtiyacı olduğu gibi kadının da erkeğe ihtiyacı vardır. Bu kadınlar, diğer evli kadınların yuvalarını yıkmak için ve onların kocalarını araklamak için mi uğraşsınlar? Kuran, evlilik dışı her türlü ilişkiyi yasaklamıştır. Bu durumda Kuran’ın birden fazla eşle evlenme izini devreye giriyor. Eşlerin anlaşması durumunda, ikinci, üçüncü ve dördüncü eş alma durumu olabilir.

Kuran’ı iyi anlamak gerek!O tüm insanların, saadetini isteyen bir Kitap!

Hep sorulur ”Niçin Hz. Muhammed çok evlendi?” diye. Çünkü hem tebliğ hem de savaş durumu vardı. Barış durumunda, tarihçilere göre 25 yıl kadar Hz. Hatice ile evli kaldı ve başka bir kadınla da evlenmedi ki, Hz. Hatice kendisinden 15 yaş büyük dul bir kadındı ilk evlendiklerinde yine tarihçilere göre.

Savaş durumunda kadınlar sahipsiz kalıyor, çocuklar babasız; bazen kadınların ‘İslâm’ı kabul etmeleriyle, kocaları onları terk ediyor, göçler vs. durumlar oluyordu. Bir de kadınlara dini tebliğ etmek için, peygamberden öğrendiklerini de diğer kadınlara aktaracak öğretmenler gerekliydi (Hz. Ayşe bunların başında gelir).

Hz. Muhammed’in evlendiği kabilelerin veya şahısların kadınları sayesinde aradaki akrabalık bağlarıyla, zayıf durumdaki Müminler güçlenmişlerdir de!

Hz. Muhammed’in evliliklerinde cinsellik bakımından bir durum aramak, peygamberi anlamamaktır.

Durumu daha iyi anlamınız bakımından aşağıdaki misali okuyun:

Farzedelim ki kocası ölmüş bir dul kadın var ve dört çocuğu ile ortada kalmış. Kimse onunla evlenmek istemiyor, hiçbir şeyi de yok (yakını da)! Bu kadının kendi yaşamını ve çocuklarının yaşamını devam ettirebilmesi için dilencilik yapması gerek.

Böyle bir kadının durumunu gören Hz. Muhammed ne yapabilirdi? Kadına sorar: ”Benimle evlenmek ister misin?” Dul kadın cevaplar:

”Ben yaşlı dul bir kadınım ve dört çocuğum var, nasıl beni eş olarak almak istersin?”Hz.Muhammed cevap verir:

”O konular benim için önemli değil. Benimle evlenmek ister misin?”Tabii ki dul kadın ister. Ve bundan sonra Hz.Muhammed, kadına mehirini de verip, nikâhlanıp onunla evlenir.

Dilenci olacak yaşlı dul kadın, birden peygamberin hanımı oluyor ve tüm insanlar ona saygı gösteriyorlar! Kendi güvende, çocukları da güvende! Kadın 50 yaşın üzerinde, bu önemli mi Hz. Muhammed’e! Hayır! O ümmetine örnek olmak ister, niçin ve nasıl çokeşlilik gerekli? diye.

Eğer erkeğin imkânı varsa ki, kadına daha güzel huzurlu bir yaşam verebilir, bu durumlarda da çokeşlilik gerekli olabilir şartlara göre! Bu peygamberin sünneti ve Hz. Muhammed’in yolu! Niçin bu takip edilmiyor? Devlet başkanları, krallar, bakanlar, yöneticiler ve varlıklı zenginler böyle kadınlarla evlilik yapıyorlar mı? Hayır! Onlar bâkire ve zengin kadın peşindeler! Çünkü bu dünya yaşamı onlar için önemli.

Böyle ortada kalmış, çaresiz dul kadınlar çok dünyada. Hangi başkan veya yönetici bu dul kadına soruyor: ”İstiyorsan, seninle evlenirim; çocuklarını ve seni halkın gözünde de saygın hale getiririm?” Hayır!

Onlar bakıyorlar, dul kadın ve çocukları nasıl açlıktan ölecekler veya sürünecekler! Eğer kadın para kazanmaya çalışsa, kendi bedenini satması gerekecek (veya Uzak Doğu’da olduğu gibi çocuklarını)! Burada bugünkü devlet başkanı ve yöneticilerin başarısını görüyoruz! Kadına ’kadın hakları’ adı altında, kendini satma hakkını verirler hemen!

Çoğu da ilk müşterileri olurlar onların. Vergi almak içinde yeni yeni fırıldaklar çevirmeye de başlarlar. Bunlara göre fahişelik de meslektir canım! Hizmet veriyorlarmış! Bizde Avrupa’yı örnek almak isteyenler de, İsveç gibi kadınların kendilerini satmak yani fahişeliğin yasaklandığı bir ülkeyi örnek alıp, bunu uygulamaya çalışmazlar! Nerde bir İslâm’a aykırı şey varsa onu alma peşindedirler zinayı da suç olmaktan çıkardıkları gibi!

İslâm,kadınlara güvenli ve onurlu bir yaşam vermek istiyor. Dul kadın erkeğin ilk karısı olabilir. Niçin olmasın? Yukarıda da anlattığımız gibi Hz. Muhammed ilk evliliğini kendisinden yaşlı dul bir kadınla yaptı ve evlendiklerinden Hz. Ayşe hariç hepsi dul kadınlardı. Ve yukarıda yine belirttiğimiz gibi, barış zamanında tek kadınla yaşadı ve peygamberliğinin ilk yıllarında da yine Arabistan’da bu nadir görülen bir olaydı!

İslâm’ı ve İslâm’ın Peygamberini iyi anlamak önemlidir. Ama insanlar anlamak istemiyorlar.

Tevrat’a göre evlenilecek eş sayısında sınır yoktur:

”Eğer kendisine başka bir kadın alırsa, evvelkinin nafakasını, esvabını* ve karılık haklarını eksiltmeyecektir.” (Eski Ahit, Çıkış, 21/10)

*Elbisesini

Bugün dünyada çok kadınla evlilik yapan Yahudiler vardır. Medya bunları çok az gösterir. Ben, Fin TV’sinde seyrettim böyle bir programı.

Eski Ahit’te yazdığına göre Hz. Süleyman’ın 700 karısı 300’de cariyesi varmış! Yani toplam 1 000 kadını!

”Ve onun yedi yüz karısı kral kızı* olup, üç yüz de cariyesi de vardı.” (Eski Ahit, 1. Krallar, 11/3)

*Yedi yüz kral kızını nasıl toplamışlar? İlginç! O devirde ne kadar krallık vardı ki, yedi yüz kral kızı olsun! Tevrat’ta böyle abartılı rakamlar çoktur. Ama bu yazıyor. Ben de yazılı olanı buraya yazıyorum.

Yine Tevrat’a göre, Hz. Yakup’un dört karısı vardı (Bkz. Eski Ahit, Tekvin,35/23-26) ve Hz. Yakup’un ikiz kardeşi Hz. Esav(İs)’ın da dört karısı vardı (bkz. Tekvin, 36/2-3). Hz. Davud’un ise ondan fazla karısı vardı. Hz. İbrahim’de çok eşli idi. Ve böyle örnekler çokça sıralanabilir Tevrat’a bakarak.

Ve Hz. İsa ise, bir güvey ve on gelin adayı genç kızdan bahseder!

”O zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkmış olan on kıza benzeyecek. Bunların beşi akılsız, beşi de akıllıymış. Akılsızlar kandillerini almışlarsa da, yanlarına yağ almamışlar. Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte kaplar içinde yağ da almışlar. Güvey gecikince hepsini uyku tutmuş ve dalıp uyumuşlar.

Gece yarısı bir ses yankılanmış: ’İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!' Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini tazelemişler. ’Akılsızlar akıllılara, ’Kandillerimiz sönüyor, bize yağınızdan verin!' demişler. Akıllılar, ’Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın' demişler. Ne var ki, onlar yağ satın almaya giderlerken güvey gelmiş. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girmişler ve kapı kapanmış. ’Daha sonra gelen öbür kızlar, ’Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!' demişler. Güvey ise, ’Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum' demiş. ’Bu nedenle uyanık durun. Çünkü o günü ve o saati bilemezsiniz.” (Yeni Ahit, Matta İncili, 25/1-13)

Kuran, bu dünyanın zevklerinin gelip geçici olduğunu söylüyor.

”Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Kuran, 57/20)

”Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttakî* olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır.” (Kuran, 6/32; bkz. 29/64, 47/36)

*Muttakî olmak, takvayla yaşayan Mümin demektir.

Kendini tanıyan ve bulan insan için bu dünyanın önemi yoktur, diyor Hz.İsa (Bkz. Thomas İncili, 111)

Evliliği sadece cinsel yaşam olarak düşünmemek gerek. Eşler, hayat arkadaşıdırlar ve yaşlılıklarında birbirlerinin değerini daha da iyi anlarlar. O zaman, cennette Hz. Adem ile Hz. Havva’nın beraberliğinin, niçin Allah’ın Âdem’i ve Havva’yı birbiri için yarattığını daha da iyi anlarlar. Yalnızlık Allah’a mahsustur.

Gerekli şartlarda Kuran çok evliliğe izin vermiştir. Bunlar, savaş durumları, hastalıklar, çocuk edinme vs. dir. Birinci eşin iznini almak gerekmektedir. Çünkü adil davranılacak olan o, kendisine adil davranılmadığında hakkı yenecek olan da odur.

Bazıları birinci eşe bildirmeden ikincinin alınabileceğini, birbirlerinden haberleri olmayabileceklerini savunmaktalar. Eşler arasındaki adaletin sağlanması ve nikâhın duyurulması, gizli olmaması için böyle bir şeyin caiz olması düşünülemez. Hem bir başka eşten olan çocuklar, diğer eşten olan çocukları kardeş olarak bilmezlerse, kendilerine nikâh düşmeyen kişilerle, tesadüfen evlenseler ne olur? Bu nedenden dolayı gizli nikâh olmaz.

Kuran tek evliliği öneriyor. İslâm’ı dört eşli bir yaşam gibi göstermeye ve algılamaya çalışmak, yine onun ruhunu anlamamaktır.

İslâm’a çamur atıp, tek eşliliği savunanları ben çok gördüm. Böylelerinin bazılarının söyledikleri ”Erkek adamın, metresi evinin 200 metre ötesinde olurmuş! Evde çoluk-çocuğa bakacak, ev işlerini yapacak bir tane, dışarı da ise…” gibilerden. Kadınlarını en çok aldatanlar onlar. Kâğıt üzerinde tek eşliler ve diğer kadınları metres olarak kullanıp, kendi karılarına da eve gelip yalan söylüyorlar! İkiyüzlü davranışlar son haddinde bunların çoğunda. Kadın haklarının da amansız savunucusudurlar!

Bazı kadınlar ise, erkeklerin evli olduğunu bilerek metres hayatı yaşamaya ‘evet’ diyorlar ve bir başkasının yuvasını dağıtmayı, hakkını gasp etmeyi yapıyorlar da; o bir başkasının bilgisi doğrultusunda, hem kendisinin hem de öteki kadının haklarını güvence altına alan, ikinci eş olarak evliliğe niçin ‘evet’ demiyorlar? Saçmalık burada ve ben böyle-lerini çok gördüm. Her akşam eve giderken ”Bugün yakalandım, yarın yakalanacağım”, korkusu.

Öbür kadının hamile kalması durumunda çocuğun ‘kürtaj’ gibi bir cinayetle karşı karşıya kalması; metres hayatı yaşadığının da bir yuva sahibi olma hakkına kavuşması başkasının yuvasını yıkmadan, daha mantıklı değil mi?

Yalan söyleyeceğine, ikiyüzlülük yapacağına, zaten metres hayatı yaşayan, öbür eşi yani erkeğin yuvasının sahibini biliyor, bilmeyen de bilsin. Nikâhı kıyın; hem Allah önünde hem de dürüstlük olarak insanlar önünde doğru olanı yapın. Mümin erkekler ise, hayat arkadaşlarına böyle bir şeyi layık görmüyorlar, onlar karılarına evde ”Hayatım, canım” deyip, kapıya çıkıp aldatmıyorlar. Çünkü zinanın ne büyük suç olduğunu biliyorlar.

Mutlu bir yuvaları var ve dinine ne kadar çok bağlılıkla bağlı çiftler görürseniz; onların yuvasında mutluluk vardır; onlar birbirlerinin haklarını çiğnemezler, birbirlerini hem bu dünya hem de öteki dünya hayatı için eş olarak görür, Allah’ın verdiği ile yetinirler.

Kuran, eşlerin birbirine yalan söylemelerini, birbirlerin haklarını çiğnemelerini istemez ve kadınların haklarını devamlı koruma altına alır.

Şimdiki sistemler ise, kadına mutlu bir yuva kurma şansını verme, evlilik haklarının korunmasını ve düzenli bir cinsel yaşam yaşaması hakkı yerine; metres hayatı yaşmayı özendirici ve onları başkalarının mutsuzluğu üzerine yuva kurmak için, birer terörist gibi, mutlu yuvalara saldırı için teşvik etmektedirler. Ya diğer yuvası olan, masum kadınların hakkı? Her gün ’Ne zaman yuvam yıkılacak?’ stresi! Ve inançlı kocası olan bir Başbakan hanımının şu sözlerini her evli kadın söyleyebilmeli: ”Ona güveniyorum. Allah'tan korkan bir insanın, böyle bir hata yapmayacağını biliyorum.”

Dünyada değişik ülkelerin nüfuslarında evlilik çağındaki kadın ve erkek oranlarını karşılaştırdığımız zaman, kadınların fazla oranda olduğunu görüyoruz. Örneğin Birleşmiş Milletler verilerine göre çoğu Batı Avrupa ve Kuzey Avrupa ülkelerinde, yetişkin 1000 erkeğe yaklaşık 1050 kadın düşmektedir. Birebir evliliklerde 50 kadın açıkta kalmaktadır.

Bu 50 kişi ne yapacak? Ya öbür yuva kuranların yuvalarını yıkıp, kendisi yuva kuracak veya metres hayatı yaşayacak. En kötüsü de günümüzde hâlâ daha yasaklanamayan, kadınlara haklarını verdiklerini söyleyen ülkelerde bile yasal olan hatta ve hatta nasıl bunlardan vergi de alırız diye yöneticilerin düşündükleri fahişelik batağına düşeceklerdir.

Kadına kendini özgürce satma hakkını vermekle kadın haklarını verdiğini sananlar, biyolojik saatleri çok hızlı işleyen bu insanları, 30’lu yaşlardan sonra da ömürleri boyunca yalnız yaşamaya da mahkûm etmektedirler. Erkek, her zaman çocuk sahibi olabildiği ve kendisinden çokça küçük eş de alabildiği halde, kadınlar ise, belli bir yaştan sonra, erkeklerin şansına sahip değiller. İnancı zayıf olan, kadını bir cinsel obje olarak görmeyi daha da çok düşündüğünden, eskiyeni de hemen terk ediyor.

Kadınlara metres ve fahişelik hayatını reva görenler; bunları yasaklayan Kuran’a söz söylemeye nasıl cesaret ediyorlar anlayamıyorum.

Kuran, şartlara göre, eşlerin de rızasıyla, birden fazla evliliğe ruhsat vermiştir. Tavsiye edilen ise birdir.

Kuran çağlar üstü bir Kitap’tırve buna göre yukarıdaki açıklamalarım ışığında da, düşünerek gerçekleri daha da iyi görmeye çalışalım.

Unutmayalım, cenneti bu dünyada arayanlar, onu burada bulamazlar.

”Her kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.” (Kuran, 24/52)