Ülkemizde
çay tarımı, 204.000 üretici
tarafından, 767.000 dekar sahada küçük aile işletmeciliği şeklinde
yapılmaktadır. Çay tarımı ve ticareti Doğu Karadeniz Bölgesi
ekonomisinde çok
önemli bir yer tutmakta, dengeli gelir dağılımı sağlamakta, istihdam
yaratarak
bölgesel göçün azalmasında rol oynamaktadır. Ülke ekonomisine ise 300
milyon
dolarlık kaynak yaratmakta, 1 milyon insanın ise geçim kaynağını teşkil
etmektedir.
Ekolojik
şartlar nedeniyle dünyada çay hasadı ve kuru çay üretimi 9-11 ay devam
ederken
ülkemizde 5-6 ay yapılmaktadır. Mayıs ayında başlayan hasat ekim ayında
son
bulmaktadır. Üretim ile ilgili harcamaların ve yaş çay bedeli
ödemelerinin
büyük bir bölümü bu zaman dilimi içinde gerçekleşmektedir. Buna mukabil
üretilen çayın pazarlaması bir yıla tekabül etmektedir.
Ülkemizde
Kamu ve özel sektörün satın
aldığı yaş çay yaprağı miktarı, 850-900.000 ton, Üretilen kuru çay
miktarı 180-190 bin ton, yurt içi tüketim miktarı ise
150-160.000
ton arasındadır. Bu durumda; Tüketim fazlası 30-40.000 ton çayın ihracı
zorunludur.
Dünyada çay üretim ve tüketim durumuna baktığımızda; yıllık kuru çay
üretiminin
3.000.000 ton, tüketimin ise 1.800.000 ton olduğu bilinmektedir.
Yaklaşık
1.200.000 ton tüketim fazlası çay ise tüketici ülkelerin tüketim
ihtiyacını
karşılamak üzere ihraç edilmektedir. Dünya pazarlarında oluşan bu arz
fazlası
ürün, tüketici ülkelerin talebini karşılamak üzere, üretici ülkeler
arasında
bir Pazar mücadelesi oluşturmaktadır. Üretici ülkeler ihracatı sübvanse
ederek
teşvik etmektedir.
Dünya
çay üretimi az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılmaktadır. Bu
ülkelerin büyük çoğunluğunda üretim maliyetleri oldukça düşüktür.
Ülkemizde
ise kuru çay maliyeti diğer üretici ülkelerin maliyetlerinin çok
üzerinde
gerçekleşmektedir. Diğer üretici ülkelere göre üreticilere ödenen ham
madde
fiyatı 3 kat, personel gideri 5 kat, üretim maliyeti ise 4-5 kattır.
Çay
pazarlamasında kalite ve maliyet son derece önemlidir. Bu nedenle,
optimum
maliyet ile kaliteli ve tüketici ülkelerin damak tadına uygun çay
üretebildiğimiz taktirde, dünya pazarlarına ihracat yapma şansımız
olacaktır.
Çay
sektörünün geleceği, üretim tüketim dengesinin kurulmasına, optimum
maliyetle
kaliteli çay üretilmesine bağlıdır.
Bunun
içinde öncelikle tarımda, sanayide ve pazarlamada karşılaşılan
sorunların
çözülmesi şarttır.
ÇAY
TARIMI
- Ülkemizde çay tarımında temel sorun, yaş
çay yaprağı kalitesi ile ilgilidir. Ürün kalitesinin yükseltilmesi,
büyük
ölçüde, tarımsal teknik tedbirlerin zamanında ve doğru şekilde
alınmasına
bağlıdır.
1993
yılında başlatılan ve halen sürdürülen budama çalışmasının kaliteli yaş
yaprak üretiminde sektöre önemli katkıları olmuştur.
Budama
ile birlikte gübreleme ve hasat işlemleri de tekniğine göre
yapılmalıdır.
Çay makasının tekniğine uygun kullanılmaması ve gübrenin bilinçsizce
kullanılması, ürün kalitesinin azalmasına ve toprak yapısının
bozulmasına
neden olmaktadır.
- Çay bahçelerimizin ikinci sorunu; verim
yaşını tamamlamış çay bahçeleridir. 767 bin dekar çay tarım
alanının %30'u
50 yaşın üzerinde, ekonomik verim yaşını tamamlamış çaylıklardan
oluşmaktadır.
Kaliteli
yaş yaprak üretimi için, yaşlanmış çay bahçelerinin kaliteli çay
tipleri ile belirli bir plan dahilinde yenilenmesi gerekmektedir.
- Çay tarımı ile ilgili üçüncü temel sorun
ise, yaş yaprak alım standardı konusudur.
Kaliteli
kuru çay kaliteli yaş çay yaprağından üretilmektedir. Kamu ve
özel sektör işletmeleri arasında alım standardı konusunda uygulama
farklılıkları bulunmaktadır.
Bu
farklılık, çay üreticilerinin daha dikkatsizce ve standart dışı
hasat
yapmalarına neden olmaktadır.
Makasın
tekniğine uygun kullanılmaması ve standart dışı toplanan ürünün
satın
alınması, kalitesiz kuru çay üretimini artırmaktadır. Alım standardı
konusunda,
sektörde birlikte hareket etme anlayışı hakim olmalıdır.
- Çay tarımının dördüncü temel sorunu; tarım
alanlarının giderek genişlemesidir.
Çay
tarımı, ruhsatlı bir tarımdır ve tarım alanları bakanlar kurulu kararı
ile
belirlenmiştir.
1994
yılında tüm çay plantasyonları ölçülerek 767 bin dekar çaylık olduğu
tespit
edilmiştir.
93/5096
sayılı Kararname ile yeni çaylık tesisi yasaklanmış olmasına
rağmen, çay tarım alanları ekolojik sınırlar dışına doğru giderek
genişlemektedir. Bu durum sektörde kalitesiz yaprak üretimine ve üretim
fazlalığına yol açmaktadır.
Çaykur,
çay tarım alanlarının genişlemesini önleyebilmek ve kaliteli yaş çay
yaprağı satın almak amacıyla, 2000 yılından itibaren yaş çay
alımlarında alım planı uygulamasına
geçmiştir.
Alım
planı, 767 bin dekar alanda üretilen yaş çay yaprağı üretim potansiyeli
dikkate alınarak yapılmıştır. Ruhsatsız çay bahçelerinde üretilen ürün
alım
programına dahil edilmemektedir.
Bu
uygulama sonucunda bölgede yeni çaylık tesis edilmesi büyük ölçüde
önlenmekte, Ruhsatlı üreticilerin üreticilik hakları korunmaktadır. Yaş
çay
ürünü kalite değerini muhafaza ettiği süre içinde hasat edilip, işleme
imkanı
sağlanmaktadır.
Ancak
alım planı uygulaması sektör deki tüm işletmeler tarafından
yapılmalıdır.
Çay
tarımının geliştirilmesi ve kaliteli
yaş çay üretimi için bazı önlemler almak zorundayız.
Bu
önlemler şunlardır;
- Çay
tarım alanlarının genişlemesini önlemek ve kaliteli üretim için alım
planı uygulanmalıdır.
- Kampanya
döneminde tüm işletmeler belirlenen alım standardına uyma konusunda
birlikte hareket etmelidir.
- Mevcut
eksperlik sistemi iyileştirilmelidir.
- Çay
bahçesinde bakım, budama gibi tarımsal tedbirler uzman ekiplerin
gözetiminde yapılmalıdır.
- Satın
alınan ürünün muhafaza ve taşıma sistemi iyileştirilmelidir. Yaş çay
ürünü, üretim öncesi kalite kaybına uğramadan fabrikalara
ulaştırılmalıdır.
- Özel
sektör işletmeleri çay tarımı ve sanayi alanında araştırma-geliştirme
faaliyetlerine aktif olarak katılmalıdır.
- Tarıma
elverişli arazilerde, bölgeyi tek ürüne bağımlı olmaktan kurtarmak
için, çayın yanında ek gelir getiren, bölgeye adaptasyonu iyi tarımsal
ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
- Kivi tarımı
yaygınlaştırılmalı, desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
- Yaşlanmış
çay bahçeleri bir plan dahilinde yenilenmelidir.
- Dünya
çay pazarlarında Organik çay'ın piyasa değeri oldukça yüksektir.
Ülkemiz şartları organik çay üretmeye oldukça uygundur. Bu nedenle,
bölgede Organik çay üretimi ile ilgili projeler başlatılmalıdır.
- Çay
tarım ve sanayiinin geliştirilmesine katkısı olacak araştırmalar
yapılmalı, yeni projeler hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
ÇAY
SANAYİ
1984
yılında yayınlanan 3092 sayılı yasa ile çayda devlet tekeli kalktıktan
sonra,
bazı müteşebbisler, gerekli fizibilite yapmadan, yeterli işletme
sermayesi oluşturmadan, çay sektörüne girmişlerdir. Geçiş dönemi kolay
olmamış,
belli sıkıntılar yaşanmıştır. Halen bazı firmalar sektöre uyum
sağlayamamışlardır. Özel sektör yatırımları, bölgede, beklenen ve arzu
edilen
gelişmeyi sağlayamamıştır. Bazı istisnalar haricinde çoğunun hedefi
Çaykur
standartlarına ulaşma ile sınırlı kalmıştır.
Çaykurun
46, özel sektörün ise 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır.
Toplam
fabrika sayısı 276 dır. Çaykurun üretim kapasitesi 6.700 ton, özel
sektörün ise
8700 tondur. toplam kapasite ise 15.400 ton/gündür.Sektörde kapasite
kullanım
oranı yönünden büyük fark vardır. Toplam üretim kapasitesinin %57'sine
sahip
olan özel sektör kuru çay üretiminde %35-40 paya sahip iken, Çaykurumu
%43
üretim kapasitesi ile kuru çay üretiminde %60-65'lik paya sahiptir.
Çaykur
mevcut kapasitesinin tamamını kullanırken özel sektörün kapasite
kullanım oranı
oldukça düşüktür. Sektörde kapasite sorunu yoktur. Sorun, özel
sektörün
mevcut olan kapasitesini tam anlamıyla kullanamamasıdır. Sektörde
mevcut atıl
kapasitenin verimli şekilde kullanılabilmesine yönelik ciddi tedbirler
alınmalıdır. Mevcut kapasite tam olarak kullanıldığında, yaş çay ürünü
kalite
değerini koruduğu süre içinde, hasat edilip üretime verilmiş olacaktır.
Ülkemizde
son yıllarda gıda sektöründe mevzuat düzenleme açısından oldukça önemli
gelişmeler
olmuştur. 1995 yılında yayınlanan 560 sayılı 'Gıdaların Üretimi,
Tüketimi ve
Denetlenmesine Dair' KHK ile gıda sektörünün disipline edilmesi
amaçlanmıştır.
Ülkemizde
Gıda Üreten işyerleri; Öncelikle Sağlık Bakanlığına müracaat ederek
'çalışma
izni' almak ve Bakanlığın düzenleyeceği gıda işyerleri siciline
kaydolmak
zorundadır. Sağlık Bakanlığından Çalışma izni alan gıda üreten iş
yerleri,
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığından'üretim izini' almak zorundadır.
Ancak, çay
sektöründe halen teknik ve hijyenik şartları yetersiz olan, sağlık
bakanlığından çalışma izni, Tarım ve köy işleri bakanlığından gıda
sicil
numarası ve üretim izni almadan çay üretimi yapan çok sayıda özel
işletme
bulunmaktadır. Gıda üreten işletmelerin yönetmelik gereği
denetimlerinin yeterince
yapılmaması sektör disiplinini bozmakta, haksız rekabet ortamı
yaratmaktadır.
Çay
sanayiinin geliştirilmesi ve kaliteli kuru çay
üretimi için şu konularda önlemler alınmalıdır;
- Çalışma
izni, gıda sicil numarası ve üretim izin belgesi olmayan hiçbir
işletmenin faaliyetine izin verilmemelidir.
- Kapasite
kullanım konusunda kamu ve özel sektör arasında bir konsorsiyum
oluşturulmalıdır. Atıl kapasite aktif hale dönüştürülmelidir.
- Çay
üreten ve paketleyen fabrikalar için bir standart getirilmelidir.
Gıda
kodeksine uygun kuru çay
üretilmelidir. Üretilen kuru çaylar uygun koşullarda muhafaza
edilmelidir.
Yaş çay
alım ve üretim Kampanyası döneminin dışında, kalitesiz çay
satın alarak
üretim yapan işletmelerin, yaş çay bedelini kuru çay olarak vermelerini
önleyici
tedbirler getirilmelidir.
Bu
uygulama çay piyasasında, sağlıksız koşullarda, dökme halinde
ambalajsız çay
satışlarına yol açmaktadır.
Kuru çay
üretimi tüketici beğenisine ve standartlara uygun olarak
yapılmalı ve
kaliteli çay üretimi zorunlu hale getirilmelidir.
ÇAY
PAZARLAMASI
Ülkemiz,
dünyada tüketici ülkeler arasında, kuru çay tüketiminde, büyük bir
potansiyele
sahip olup, üretilen çayın büyük bir bölümünü iç piyasada
tüketmektedir. Bu
nedenle çay piyasasında faaliyette bulunan firmalar arasında pazar
paylaşımı
konusunda amansız bir rekabet yaşanmaktadır. Rekabet, tüketicilere daha
kaliteli çay üretmek için yapılmamaktadır. Daha çok rakip firma
ürünleri taklit
edilmekte ve bu şekilde sektörde haksız rekabet ortamı
oluşturulmaktadır. Özel
sektör firmalarının önemli bir bölümü, rakip firmaların ürünlerini
taklit etme
yolunu tercih etmekte, ürettikleri çayları, kendi markaları ile
piyasaya
sürmemektedir.
Üretimde
doğrudan yer almamakla birlikte, çay sektöründe en büyük payı alan
kesim
paketleyici firmalardır.Bu firmalar, kalitesiz çay üreten firmaların
ürünlerini
ve yurda çeşitli yollardan giren yabancı menşeli kalitesiz çayları çok
ucuza
temin etmektedir. Ucuza satın alınan, cazip satış şartları
altında,
gösterişli ambalajlar içinde ve çeşitli promosyonlarla piyasaya sürülen
bu
çaylardan firmalar büyük gelir elde etmektedirler. Daha çok kalitesiz
çayların
paketlenmesinde izlenen bu yöntem, tüketicilerin, çay yerine alkolsüz
içeceklere ve meşrubatlara yönelmelerine yol açmaktadır. Çayın iç
pazardaki
payının giderek daralmasına neden olmaktadırlar. Tüketicilerin
aldatılmasına yönelik bu davranış, ciddi firmaları büyük ölçüde
rahatsız
etmenin yanı sıra Türk çayının imajını da zedelemektedir. Yabancı
çayların
yurda girişini de teşvik etmektedir.
Çay
dışındaki alkolsüz içecekler ve meşrubatlar, başta kola ve kahve olmak
üzere,
sektörde olumsuz etkisi henüz tam olarak görülmeyen ancak yakın
gelecekte
etkilerinin daha fazla hissedileceği önemli rakip ürünlerdir. Bu
ürünler ile
ilgili yapılan Pazar geliştirme çalışmaları oldukça etkileyicidir. Çay
sektöründe ise pazar geliştirmeye yönelik ciddi hiçbir yatırım
bulunmamaktadır.
Çay
sektörünü rahatsız eden en büyük sorunlardan biri de, kuru çayın
ambalajsız
açıkta, her türlü sağlık koşullardan yoksun, hijyen olmayan yerlerde,
yasaklanmış olmasına rağmen, pazarlanmasıdır. Halbuki Türk Gıda Kodeksi
Yönetmeliğinin, Ambalajlama, etiketleme ve işaretleme bölümünde; tüm
gıda
maddelerinin ambalajlanmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Çayında
belli ambalajlarda paketlenerek pazarlanması zorunluluğu vardır. Bu
zorunluluğa
rağmen sektörde faaliyet gösteren firmaların büyük bir bölümü
ambalajsız olarak
ve kalitesiz çayları piyasaya sürmektedir. Bu durum satışlarımızı menfi
yönde
etkilemektedir.
Dünyada
çay üretim ve tüketim durumuna baktığımızda ise; Üretilen çayın %60'ı
üretici
ülkelerde tüketilmekte, %40'ı ise diğer ülkelere tüketim amaçlı ihraç
edilmektedir. Türkiye, çay üretim miktarı yönünden üretici ülkeler
sıralamasında 5. sırada yer almaktadır. Fert başına tüketim miktarı 2.3
kg'dır.
Türkiye
çay ihracatında, bugüne kadar, kalite ve maliyet faktörleri nedeniyle
istenen
seviyeye ulaşamamıştır. Yıllık ihraç miktarı 2000 yılında 6.300 ton ile
sınırlı
kalmıştır. Sektörde ihracat yalnızca Çaykur tarafından yapılmaktadır.
Çay
ithalatı ise, yürürlükteki ithalat rejimi kapsamında serbesttir. DTÖ
Tarım
anlaşması ve AB ile Türkiye arasında gerçekleştirilen Gümrük Birliği
Kararı
nedeni ile çay ithalatında uygulanan spesifik gümrük vergisi, 1995
yılında,
yüzde ile ifade edilen (ad-valorem-oransal) vergiye dönüştürülmüştür.
Yürürlükteki ithalat rejimi kararı çerçevesinde 2001 yılında uygulanan
gümrük
vergi oranımız ise %145'dir.
Ayrıca,
Türk çaycılığını olumsuz yönde etkileyen en önemli faktörlerden bir
diğeri ise
yurt dışından, ülkemize çeşitli yollardan giren yabancı menşeli
çaylardır.Ülkemize yabancı menşeli çay girişi kısa süre öncesine kadar;
sınır
ticareti, zati eşya muafiyeti, normal ithalat ve kaçakçılık gibi yasal
olmayan
yollarla yapılmaktaydı. Bu konuda, Bakanlığımız, Gümrüklerden sorumlu
Devlet
Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı nezdinde yapılan girişimler
sonucu, 23
aralık 1998 yılında çıkarılan Kararname ile, çay sınır ticareti
kapsamından
çıkarılmıştır. Ayrıca 11 Ağustos 1999 tarihli yönetmelikle, Kuzey
Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti üzerinden, Türkiye'ye gelecek yolcuların, beraberinde
1500
DM'lik Zati eşya muafiyeti kapsamındaki mallar arasında bulunan çayın
yurda
girişli yasaklanmıştır. Bunun neticesinde, gümrüklerde Çay'ın gerçek
değerinden
daha düşük bir fiyatla ithal edilmemesi konusunda ilke kararı
alınmıştır.
Ancak, Pazar araştırma uzmanlarımız tarafından illerde yapılan piyasa
denetimlerinde, yabancı menşeli çayların iç piyasada halen satılmakta
olduğu
yolunda tespitlerimiz olmuştur. Ve bu konu da araştırmalarımız devam
etmektedir. Hatta sınır ticareti adı altında, güney komşu ülkelerden
gelen
mallarla birlikte tankerlerle, günde takriben 1000 tankerin giriş çıkış
yaptığı, tanker başına 50-60 kg çayın yurda girdiği, bu şekilde yurda
giren
yabancı menşeli çay miktarının toplam 18-20.000 ton olduğu
bilinmektedir.
İç piyasada bir kısmı paketli bir kısmı ise dökme olarak satılan
çayların
piyasa değeri 40-50 trilyondur.
Çayın
diğer tarım ve sanayi ürünlerinde olduğu gibi dünya borsalarında oluşan
değeri
üzerinden vergilendirilerek ithal edilmesi gerekmektedir. Beyan
üzerinden çay
ithaline izin verilmemelidir.Halbuki ülkemiz Gümrük Birliğine girmeden
önce çay
ithalatında 3 ABD doları fon ve %10 gümrük vergisi uygulaması
bulunmaktaydı.
Alınan önlemlere rağmen, yürürlükteki ithalat rejimi çerçevesinde,
çayda
uygulanmakta olan gümrük vergisi sisteminden Türk çay sektörü olumsuz
yönde
etkilenmektedir.
Resmi kayıtlara göre ithal edilen çay miktarı iç üretimi etkilemeyecek
boyutta
görünse de, bunun yanı sıra, yasal olmayan yollardan, ülkemize yabancı
menşeli
30-40.000 ton çay girişinin olduğu bilinmektedir. Sektörde stok
oluşumunun en önemli nedenlerinden bir de budur.
Kaçak
yollarla çay girişinin önlenmemesi halinde Türk çayının pazar payı
büyük ölçüde
daralacaktır. Daralan pazarın ise hem üretici hem de sanayici üzerinde
olumsuz
etkileri meydana gelecek, Çay tarımı ve sanayisi yok olma noktasına
gelecektir.
Türkiye ve bölge ekonomisine ciddi katkıları olan çay sektörünü
korumak,
geliştirmek ve devamını sağlayabilmek için öncelikle kaçak yollarla çay
girişini önlemek gerekmektedir.
Diğer
yandan da mevcut gümrük vergisi uygulamasında, ithal edilen çayların
düşük
bedel ile fatura edilmelerini önleyici radikal tedbirler alınmalıdır.
Çay beyan
üzerinden değil gerçek değeri üzerinden
vergilendirilmelidir.
Gümrüklerimizde ciddi tedbirler alınmadıkça, %145 gümrük vergisi
uygulaması
Türk çay sektörünü korumaya yetmemektedir.
Ülkemizin,
AB'ne üye olunması halinde, AB ülkeleri içinde çay üreten tek ülke
konumunda
olacaktır. Bu durum bir avantaj olarak da kabul edilebilir. Çünkü AB
ülkelerinin yıllık toplam çay ithalat miktarı 250-300.000 ton
civarındadır.
Türkiye, yıllık 200 bin tona yakın çay üretmektedir. Uluslar arası
standartlarda ve AB tüketicilerinin damak tadına uygun çay üretmek
şartıyla,
üretilen çayın bir miktarının ihraç edilmesi mümkün olabilir. Maliyet
ve kalite
sorunu çözüldüğü taktirde, AB ülkeleri, Türk çayı için, önemli bir
pazar
niteliğindedir.
Türk
çay sektörünün varlığını sürdürebilmesi; dünya çay pazarlarına ve Türk
çay
piyasasına, gıda kodeksine uygun uluslar arası standartlarda kaliteli
çay
sunulmasına bağlıdır. Çay sektörünün sağlıklı bir yapıya
kavuşması, mali
açıdan güçlü olması, sağlam bir finansman kaynağı yaratılabilmesi için,
stok
fazlası ürünün ihraç edilmesi zorunludur.
Türk
çayının tarım ve sanayisinde kimyasal ilaç ve katkı maddesi
kullanılmadan
üretilmesi ihracatta önemli bir avantajdır. Ancak bu avantaj iç ve dış
pazarda
yeterince kullanılamamaktadır.
Çayın
yurt içi pazarlamasında ve dış ticaret
konularında başlıca şu tedbirler alınmalıdır;
- Gümrüklerde,
çayın düşük fiyatla fatura edilerek ithal edilmesini önleyici etkin
tedbirler alınmalıdır.
- Tarımında
kimyasal ilaç, üretiminde katkı maddesi kullanılmadan üretilen
Türk çayı dünya pazarlarına tanıtılmalı ve dünya
pazarlarında ihraç olanakları araştırılmalıdır.
- Çay
borsası kurulmalıdır.
- Çay
tüketicisi kalite ve ambalaj konusunda bilgilendirilmelidir.
- Türk
gıda Kodeksi Yönetmeliği gıda sektöründe çok önemli bir gelişmedir.
Ancak Yönetmeliğe aykırı üretim yapanlar kontrol altına
alınmalıdır.Yaptırım uygulanmalıdır.
- Uluslar
arası çay pazarları hakkında doğru bilgiye sahip olunmalı ve teknolojik
gelişmeleri yakından izlenmelidir.
- AB'ne
üyelik halinde, Ortak Tarım Politikasına uyum aşamasında,Türk çayının
da AB ortak piyasa düzeni içinde yer alması sağlanmalıdır. Ortak piyasa
düzenlerinin temel amaçlarından biri, iç pazarı ve topluluk üretimini
üçüncü ülkelere karşı korumaktır.
- Kalite
standartları dışında ve açıkta çay satışına izin verilmemelidir.
Ülkemiz
AB'ne aday ülke statüsündedir. O
nedenle, şimdiden, sektörde faaliyet gösteren tüm kamu ve özel sektör
işletmeleri, bilim kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri
çaycılığımızın geliştirilmesi, korunması ve rekabet edebilir düzeye
ulaştırılması yönünde çalışmalara başlaması gerekmektedir.
|